
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda yer alan Maltepe Escort, gündüzleri sıradan bir ilçe gibi görünür. Sahilinde yürüyüş yapan insanlar, dolup taşan kafeler, minibüs korna sesleriyle karışan çocuk gülüşmeleri… Ancak gece çöktüğünde Maltepe başka bir yüzünü gösterir. Bu yüz, toplumun görmek istemediği, konuşmaktan kaçındığı ama gerçekte var olan bir hayatın izlerini taşır. O izlerin taşıyıcısıysa çoğu zaman kadınlardır—hayat kadınları.
Bu kadınlardan biri, 36 yaşındaki Zehra. Gündüzleri bir kuaförde çalışıyor. Müşterilere kahve ikram edip, saç yıkarken hayata tutunmaya çalışıyor. Akşam olunca çantasına ikinci bir kimlik koyuyor: hayatta kalma kimliği. “Başka bir yolum olmadı” diyor. Kirası, çocuğunun okul masrafı, mutfak alışverişi… Hepsi onun omzuna yıkılmış. “Kimse yardım etmedi. Devlet de etmedi, ailem de. Ben de kendi yolumu çizdim.”
“Kimliğimi Saklıyorum, İnsanlığımı Değil”
Zehra’nın hikâyesi yalnız değil. 25 yaşındaki Aylin, ailesinden kopmuş bir hayat sürüyor. Genç yaşta evden kaçmış, önce garsonluk yapmış ama iş bulmakta zorlanınca Maltepe Escort sahilinde tanıştığı başka bir kadın ona bu yolu göstermiş. “Başta çok korktum,” diyor. “Ama zamanla korku alışkanlığa dönüştü. Şimdi sadece ayakta kalmaya çalışıyorum.”
Aylin, yalnız yaşıyor. Hayatına kimseyi sokmuyor. “İnsanlar ne iş yaptığımı bilmesin diye yalanlar uyduruyorum,” diyor. “Ama en çok kendime yalan söylemekten yoruldum.”
Bu kadınların hikâyesi, yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamaz. Onlar çoğu zaman yoksulluğun, şiddetin, eğitimsizliğin ve sistem dışı bırakılmanın sonucu olarak bu hayata itilmiş insanlar. Kimliklerini saklıyorlar çünkü toplum onları acımasızca yargılıyor. Oysa bu hayatı seçen değil, bu hayata mecbur kalan kadınlar onlar.
Maltepe’nin gece sessizliğinde yürürken göz göze geldiğiniz bir kadın, belki Aylin, belki Zehra’dır. Onları görmek için sadece bakmak yetmez; anlamak gerekir.
Bir yanıt yazın